15 Ocak 2011 Cumartesi

karamela.

meşru yaralar çıkmadı çünkü teninde. Hürrem'in yüz güldüren olduğu kabul ediyorum. Ama öldüğünü farketmemek, suyun içinde topuğunla dansa tutuşan kestaneyi farketmemekle aynı. Mukadderat; denizden çıkacağız, kan süzülecek tenden. öldüğünü, kanın kırmızısından anlayacaksın-ız. Kürt kırmızısı halım var benim, Stalin bıyıklarım, mabel çikletlerim. Sevdiğim şiirlerim, ölçü birimi olmayan bir hayatım, bir ayrılık düşmediği sürece bana dönüp bakmadığım otobüs biletlerim var. Hürremin saçları anasının karnında kızarmış ama teni nerde  ağarmış bilmem. O halde o rahimden intikam almalı. Ten aydınlatan, ten ağartan bir rahme ellerimle, kemikli ellerimle dokunmadan ölmeyeceğim kadın. O yağmur ne güzeldi, sen olgunlaşırken yağan. kısa kestirdiğim saçlarım var benim; biçimsiz kafamı ortaya çıkararak Mayakowski'ye benzediğim sanrısına beni kaprıran.
Yeryüzünü yumruklayacağım olgunlaştırıcı bir yağmur vakti, yanımda dur, belki poz vererek fotoğraf çektiririz.

13 Ocak 2011 Perşembe

düz adam'ın kendi sıradan yaşantısının, düz adama düşündürdükleri.

bu anlamsızlığı-her ne kadar bir ölçü birimi olmasa da hayat-hayat boyu sürdürebileceğime olan inancım ne absürd. anlamsız bir hayatı sürdürdüğüm fikri beni rahatsız etmiyorsa, ama bu anlamsızlık bazen geriyorsa avret yerlerimi, belki de mahalle baskısındandır.hangi ara bu mahalleye sattım ben ruhumu, değerli tanımadığım ama sürekli karşılaştığım güvenlik görevlileri ?
la havle ve la karamela hakkaten.
istemsizce, adamın birine, sorusunun cevabı olarak, bir kadınla aynı evi paylaşmak istemediğimi söyledim.neden diye sordu.istemlice bunu istemediğimi söyledim.bu sorunun yanıtını bir refleks olarak böyle verdiğimi farkettim adam gitmeden önce ama bu erken farkediş birşeyi değiştirmedi.soruyu soran adam, benden aldığı yanıtla, kendi tutarlılığını pekiştirdi sanki, yüzünde beliren hinliğinden anladığım kadarıyla. kesin hayat biraz ayrıntılarda saklı. adamın sevmediği bir karısı, pazarda sirkülasyonu az olan eski denmeyecek bir arabası ve hayata karşı meşru sayılabilecek soruları var. şu kısa soru-cevap süresince, adamda gözlediğim mutluluk asabımı bozdu.
iki gözüme çivi girsin ki polis şiddetinden tiksiniyorum, hayatın göründüğü kadar karmaşık olduğuna inanmıyorum.
yalnızca türsel varlığımın ayırıcı niteliklerinin gerektirdiği gibi değilim. orada burada her yerde, varlığımın imkanı zamanda ise bu çelişkiler benim değil yalnızca, zamanın ayrıca.

şu kemikli ellerimle, ten ağartan bir rahme dokunmadan ölmeyeceğim, değerli güvenlik görevlileri!
ha unutmadan, saçlarımı ne kadar kısa kestirirsem kestireyim, mayakowski'ye benzediğim yok. belki de mesele cekettedir.