16 Nisan 2011 Cumartesi

gözlerin köpekleri aratıyor sevgilim.

Su deposu caddesindekilere benziyor, üzerinde oturduğu kaldırım. oturuşunda bir aleladelik var kadının. oturuşundan bir anlam çıkaramıyorum. kıyafeti de gündelik. ama üzerindeki kıyafet öylesine seçilmiş değil. belli. benim görmek istediğim gündelik kıyafetler var naif bedeni üzerinde. cadde, kaldırımlar, oturuşu ve kıyafetleri kadar sıradan değil yüzündeki ifade. saçları her zaman olduğu gibi çok güzel. oturuşunun sıradanlığına rağmen, vücudunun kıvrımları çok belirgin ve kadınsı. memeleri, bir ünlem edasında. yalnızca bedeninin kıvrımları değil, dudaklarının kıvrımları da her zamanki kadar iştah açıcı. yüzündeki ifade ancak, beni kaygılandırıyor. kaygılandığımda ben, hep olduğu gibi, karın boşluğumda bir sancı beliriyor. karın boşluğumdaki sancı, açlık ya da bir darbeden değil de, duygularımın neden olduğu kimyasal anominin bir sonucu ise eyvah! ki bu sancı eyvah dedirten cinsten. ona, uzak olmayan bir mesafeden bakıyorum. baktığımda ona, her ayrıntıyı yakalayabiliyorum. ben ona, o bana ve benim arka çaprazımda duran adama bakıyor kesik kesik. olan şey, yalnızca bu bakışmalar. kimse başka birşey eylemiyor. ben de kesik kesik arka çaprazımdaki adama bakıyorum. tıpkı biz gibi o adam da herşeyin farkında ve o da tüm ayrıntıları yakalayabiliyor. bunu onun duvara yaslandığından ötürü bükülmüş belinden, ve bu bükülüşün yüzüne yansımasından anlıyorum. bunu anlamak çok zor değil. kadın ne bana ne diğer adama bakmaktan başka birşey eylemiyor. oluyor olan şey her ne ise - ben, bende ki sancıdan hiç hoşnut değilim bu olanlar karşısında- olmaya devam ediyor. bundan eminim; kadın olanca çaresizlik ve arzusuzlukla oluyor olan şeylerin olmasını istemediğini ama buna karşı koyamadığını ima eder gibi bakıyor bize. ben de ona, bu mukadderat değil diyorum bakışlarımla. gözlerimin lisanından anladığını biliyorum. karşı koymuyor oluyor olanlara. sancım şiddetleniyor. sancımın şiddetinin artmasının yegane sebebi olacak bir köpek eksik caddede. bu bir nebze de olsa beni rahatlatıyor. ama köpeğin yerine ikame olmuş bu bakışlar, eyvah dedirtiyor. biri hayalarımı buruyor sanki. avuçlarında hayalarım, patlayacak gibi. uyanmalıyım.


sabah olmak üzere. beş'i biraz geçmiş saat. kahve içmek istemiyorum. geceden açık kalmış filmin, ben sancırken uykumda bittiğini anlıyorum ekranın karartısından.
uyumalıyım.
uyuyup erken uyanmalıyım.

13 Nisan 2011 Çarşamba

köpekler gitsin sen gel, sen gel köpekler gitsin.

yeni kayıt butonunu bu ara ihmal ediyor oluşum, herşeyin yolunda olduğunun işareti değil çok kıymetli ateist varoluşçular! üşengeçlik tohumları serptim bu ara bünyeme. bu yüzden bu ara sancı ya da benzeri duygulanımları hissetmeye üşeniyorum. üşenmeden "kaydı yayınla" butonuna basmalıyım! 
bu ara gündemde; sezai karakoç, balkonlar, simurg, köpekli rüyalar ve düşen uçakta hayatta kalabilmemin hesapları var. hayde.