25 Temmuz 2011 Pazartesi

Bu aşkın aslı sende kalsın, nüshasını bana mail atarsın.


I
Spencer'dan etkilenmişim de haberim yok. Bende her disiplinin kendi dilini/terminolojisini yarattığını düşünüyorum. Ancak bilim ederken kullanman gereken dil, gündelik diline sirayet ediyorsa, bu bazen, insanı pis ediyor, çirkin ediyor. Bu pis ve çirkin oluştan mütevellit dil konusunda -gündelik ya da değil- daha temkinli olmalıyız. 


II
2 çocuğu sünnet ettiler. Sünnet olmak oldukça ilginç bir ritüel sevgili gakkolarım. Daha doğrusu bağrında çok çelişki barındıran bir ayin. Halk arasında muhtelif biçimlerde anılan - pipi, çavuş, horoz, kamış, satır, kobra, vd. ( daha ahlaksız ve imansız insanların pipiye taktıkları başkaca isimlere biraz utandığım için burada yer vermeyeceğim) erkeklik hedesinin muhtelif nedenlerden dolayı biraz kısaltılması ya da biçimlendirilmesi olarak tanımlayabileceğimiz sünnet ritüeli, bu coğrafyada ( kıta avrupası ve güney amerikanın kuzey kısmı hariç olan her yer yani) bence çocuklardan alınan bir çeşit intikam biçimi. Üzerinde etraflıca düşünmedim ancak, sünnet olayının iyi niyetli bir çaba olduğuna inanmıyorum. El kadar, tüyü bitmemiş bebelerin pipilerinden kesmek ve bunu yaparken sürece bir düğün havası katmak çok anlaşılır birşey değil bence. 

III
Paletlerim olmadan yüzerken ben hiç mutlu olamıyorum. Erken yoruluyorum, yüzme yarışlarını kaybediyorum, iyi dalamıyorum, fok taklidi yapıp dikkatleri üzerimde toplayamıyorum. Dün akşam mudanyada yüzerken de hiç mutlu olamadım ama yinede yüzdüm. Hazırlıksız gittiğim için astarsız ve oldukça uzun kürt kırmızısı bir şort ile yüzmek zorunda kaldım. Paletlerimin olmayışı ve şortumun aşırı çirkin oluşuna rağmen denizin içinde olmak çok orjinal bir duygulanım benim için. Mesela karaya doğru değil de açığa doğru yüzerken aklıma birsürü şey geliyor. Yanlarımda köpüren su, denizden gelen koku, genzimi yakan tuz, kulağımın bazen tıkanması, gözlerimin kızarması, özellikle el ve ayaklarımın suda bekletilmiş fasulye gibi şişmesi, evet tüm bunlar aynı anda gerçekleştiğinde, karaya doğru değil açığa doğru yüzerken, ben başka alemlere zerkoluyorum. Denize olan teveccühümün altında yatan sanırım en önemli neden bu, bana başkaca alemlere zerkolma imkanını sunması. Denizin çok kibirli, şımarık ve küstah olduğunu düşünüyorum mesela. Dalgaların karaya ve karadaki kayalara bir sarkıntılık ve istihza dolu edasıyla vuruşu ve hiç istifini bozmadan bunu tekrar edişi, karaya ve kayalara üzelmeme, denize ise kızmama neden oluyor. Sonra kara ve deniz arasındaki bu eşitsiz ilişki beni, hayata karşı açık ya da gizli özne olmayı düşünmeye zorluyor. Çatı meselesi. Etken ya da edilgen oluş falan. Sonra kendime  pay çıkarıyorum, denizden daimi sarkıntılığı, kara ve kayadan ise sonsuz direnci öğreniyorum. Dün gece denize karşı durup, ama tam çizgide, yani denizin sarkıntılığının bittiği, karanın hakimiyetinin başladığı o ince çizgide durup tribe girdim; you shall not pass dedim denize. Geçemedi. And the oscar goes to me.




IV
Hayata karşı Bursalı olmak bazen ima dolu gözlerin kısılarak size bakmasına neden olur. Bundan şikayetlendiğim yok. Şehir güzellemeleri yapmak çok tuttuğum bir şey değil. Ama sözkonusu burası/bursa olduğunda evet güzelleme yapmak kaçınılmaz oluyor. Neyse. Mudanyada kafi derece yüzdükten sonra, küçük burjuva yaşam koşullarımın da bana verdiği yetkiye dayanarak aymaz bir tavır takınıp yaklaşık 60 Km yol katedip uludağın zirvesine çıktım. Çıkarken tarihi çınara uğrayıp gözleme, ballı meyve tabağı yedim, çay içtim çınarın altında. Ben neler yedim, ben neler içtim bak hala burdayım. Siz bilmezsiniz Bursayı, uludağı da. Ben bilirim. Zirveye çıktığınızda, "bakacak" denen yere giderseniz eğer, gözlerinizin elf gözü olduğunu düşünürsünüz. Bakacak'tan baktığınızda tüm dünya görünür sanki. Bende gece saat 3 olduğunda bakacak'tan baktım. Karanlık olmasına rağmen hemen hemen tüm dünyayı gördüm elf gözlerimle. Sonra sıkıldım. Keşke Ankara Pasajda olsaydım dedim. Eve geldim. Eve gelirken ben düşünemedim ama. Neyi mi? Bazı edepsiz çocukların hemen her şeyi bir mizah unsuru olarak diline dolayacağını. Buradan çocuklara bir beddua ile sözlerime son vermek istiyorum. Umarım sonsuza kadar sünnet olursunuz. Düğün havasında.

21 Temmuz 2011 Perşembe

Maksimum Gorki.

hayır, hayır. 
Çiğköfte, beklediğim işaret olamaz.
Tanrı'nın çiğköfte üzerinden bir mesaj verebileceğini sanmıyorum. Daha ciddi metaforlar yaraşır tanrılık makamına.
Örümcek ağı ile gizlenen bir giriş mesela bence oldukça etkileyici.
Sıddık ya da emin veya ilk inananlardan olmayışım, daha ciddi bir işareti haketmediğim anlamına gelmez.
İşin aslı işaret ile ilgili birkaç sorun daha var, bunları şu şekilde sıralayabiliriz;


-Tanrı tarafından şahsıma gönderilmiş olan işaretin "bana" verildiğini nasıl anlayacağım, yani örneğin işaret bana değilde aslında kamboçyalı bir değenekçiye ya da mithatpaşalı bir torbacıya gelmiş ise ve ben bunu anlamamış, işareti üzerime alınmışsam eyvah. Hayatımın geri kalanını kamboçyalı bir değenekçinin kaderini çalarak yaşamak istemiyorum.


-Tanrı tarafından şahsıma gönderilmiş olan işareti nerede aramalıyım ki bulayım sorusu var bir de. Kendi rüyalarımda bu ara işarete konu olacak bir içerik yok. O halde başkalarının rüyalarına mı bakmalıyım? Bu sorunda da KDP (Kamboçyalı Değenekçi Paradoksu) ile karşı karşıyayız gördüğünüz gibi.


-Diğer bir husus ise tanrı tarafından şahsıma gönderilmiş olan işaretin lisanı. Gerçi bu biraz daha az ciddi bir sorun, tanrının türk ilinde urduca ya da sanskritçe bir işaret vereceğini ben de düşünmüyorum. Anadilde iman edişi hep savunagelişim boşuna değil aslanım.


İşarete ilişkin gündemin günden güne daha az yoğun bir biçimde hissediliyor olması tarafımdan, iyiye işaret.


Geçtiğimiz akşam-gece, hayatımın erkeklerinden birisi ile çok şiddetli farkedişler yaşadık. Farkedişlerimizin senkronu, ruhumuzdaki tesirinin eşşiddetli oluşu büyük haz doğrusu. O gece defaatle sarıldık birbirimize, farkedişlerimizin bizi birbirimize daha çekici kılmasını fırsat bilip. Sonra sabah oldu. Farkettiklerimizin tesiri, beşinci bardak sudan alınan faydanın marjinalleşmesi gibi azaldı azaldı azaldı. Sonra hiçbirşey olmamış gibi davrandık. Bitti.



Beden formu ile karakter arasında bir ilişki kurulabilir mi sevgili Rasputinlerim? Lombrosso'ya bir selam çakıp, evet kurulabilir demek istiyorum. Örneğin belçukurunda doğuştan gelen bir "ben" olan erkekler, (bu "ben" ama, öldüren öpücük yahuda'nın meryem oğlu isa'yı çok ta şehvetli olmayan bir biçimde öptükten sonra 100 metreden daha uzun engelli çıldırış koşusunun son dönemecinde gördüğü eşek leşi ni andıran bir "ben"e benzemeli.) daha utangaç ve boşanmaya daha yatkınlar bence. Sadece bu örnek bile beden formu ve karakter arasında kurulabilecek bir ilişkinin delilidir bence. 

Yersen.


Tamam. Başka bir örnekle daha zaten eski ve pek sikindirik olan bu iddiayı doğrulamaya çalışayım.
Mesela bir kadın ama yine "ben"leri olan bir kadın. Eğer kadının sırtında ya da başka yerlerinde oldukça fazla "ben" varsa, ve bu "ben"ler belirli bir algoritma ile sıralanmamışlarsa sehven ya da alenen, o halde o kadın oldukça acayip bir kadındır. Gördüğünüz gibi acayip bir karaktere sahip kadınları bir görüşte beden formlarından anlayabiliyoruz. Evet, anlayabiliyoruz.


Bilimselliğimiz burada sona ermiştir. Bir sonraki "eski ve sikindirik iddiaları diriltme" gündemiyle buluşana değin  hoşçakalın oray eğin.

14 Temmuz 2011 Perşembe

Olric yalvarırım susma.


Şimdi ve burada yaşadığım apartman ile, önce ve orada yaşadığım apartman arasındaki temel farklılıklar ve benzerlikleri düşünmeye başlamam ile günlerdir acısıyla hemhal olduğum sol elinin bileğinin üstü yanan kadının yüreğimi parçalayan, akciğerimin özünü akıtan, geceleri kasıklarımda çok belirgin olmasa da hıyarcıklı veba izlerine -bir sanrı biçiminde olsa da- hummalı  rastlayışlara neden olan gerdanını hayal edişimin denk gelmesi benim için sıradışı bir tesadüf değil. Zira daha önce de çeşitli platform ve iç hesaplaşmalarımda da ayan beyan ifade ettiğim gibi, akan zihnimi durduracak değilim. Önce zihnimin nasıl aktığına delil sayılabilecek kadim bir düşsel sayıltı ile başlamak istiyorum canımlar şehrin insanları.

(Bu arada değinmeden geçemeyeceğim; müslümanlar hayal kurmaz, rüya görür. Yukarıda bahsi geçen düşsel sayıltı bu bağlamda rüya'ya değil, hayal'e göndermede bulunmaktadır. Müslümanların hayal kurmamayı tercih edip rüya görmeleri ve gördükleri rüyayı muteber saymalarının altında yatan saik, hayal'in kişi tarafından hoyratça yapılan bir kurmaca, rüya'nın ise tanrı tarafından organize edilen bir göstermece oluşudur. Akan zihnini durdurmayan buharlı bir aygır olarak doğrusorularısoramayanadam'ın, tanrı tarafından organize edilen ve bir göstermece olan rüya'ya değilde, kendi hoyrat tutumunun bir tezahürü olarak düşsel sayıltılara olan tevessülü, ya rasulaallah'ın sünneti bakımından biçimsiz olabilir. Ya rasulallah ile Ah Muhsin arasında ki farklar beni kendim ile ilgili böylesi bir çıkarım yapmaya iten sebeplerden en önemlisi değildir.)


Her ne olmuş ve nasıl olmuşsa, jinekoloji terminolojisinden fena biçimde etkilenerek, kendi açılamaz ve aşılamaz çelişkilerini vulva, düşük yapmak ya da doğurmak terimleriyle izah etmeye çalışan adamın düşsel sayıltısı:



Size daimi hayız hali düşmüş, bana vulva bile düşmemiş şu sevgilim hayatta. Hayata karşı şu delişmen tavrımın, sözkonusu aşk olunca edebe ve töreye bürünüşü, gayrimeşru yaralarımın tek açıklaması olabilir. Olmayadabilir.
Töreden ve ikinci dünya savaşından önce düşecekse aşk aklıma artık, tüm açıklama modellerimi ve toplum tasarımlarımı yeniden gözden geçirmeliyim. Bana savaşları unutturduğu, bana yasak ama fayrap sevişmelerin ruhsatını sunduğu için birşeye teşekkür etmem biçimsiz olabilir. Olmayabilirde.

Benim de ateşten sözlerim var. Söylesem sizi, sussam beni yakar. Ama madem ateş düştüğü yeri yakar, düşürmem ben de. Ne siz yanın, ne de siz. Eğer sözlerime sahip çıkmayı sürdürebilirsem siz yanık bir kız-oğlan-kız olabilirsiniz. Olamayadabilirsiniz.
Sanırım haklı-haklısın-haklıyız. Vakitsiz okunan ezanın mağdurlarıyız. Ezan hem vakitsiz hem de Türkçe değil en azından. Yoksa tanrıyı kendi lisanımızda anlama gafletine düşer aşkımızdan taş olabilirdik. Olmayadabilirdik.
 (düşsel sayıltımın en şehvetli diyalogları)
Adam: Asıl gittiğinde ne edeceğim bilmiyorum!
Vulvası tam takır: Seni bir de gittiğimde görmek isterdim.

Adam: Bilmiyor musun gittiğinde ne olacağını?
Vulvası tam takır: Biliyorum ama gitmesem de görmesem de olmaz mı?

Adam: Git, ne sevmen kalış sunuyor, ne gidişin ayrılık. O halde git.
Vulvası tam takır: Gidiyorum.

Adam: Görüyorum gittiğini, ama çok uzağa gitme. Bana ikinci dünya savaşı bitti, koynum boş dedirtme. Çok uzağa gitme, üçüncü yeni toplumcu olur, gerçekçi olur alimallah, buna sen bile hayır diyemezsin.
Vulvası tam takır: İlahi Yusuf. Güldürme beni; ikinci yeni ne toplumcudur ne de gerçekçi!

Adam: Seni seviyorum.
Vulvası tam takır: Duymuyorum seni.

Adam: Seni diyorum, çok seviyorum.
Vulvası tam takır: Seni duymuyorum Yusuf.

Sonra yüksek hızlı tiren, yüksek hızından mülhem uzaklaştı gardan. Yusufun kulaklarındaki uğultuya, gardan yükselen anons eşlik etti; koynu boş kalanlar cepheye.
------------------ Düşsel sayıltı burada bitmiştir --------------
Gelgelelim şimdi ve buradaki apartman ile önce ve oradaki apartman arasında ki farklar ve benzerliklere.
FARKLAR:
Şimdiki apartman şimdi, önceki apartman öncedir.
Burada ki apartman burada, orada ki apartman oradadır.
Önceki apartmana özsel varoluş ile türsel yalnızlığı sorgulatan ve insan ruhunu sikerten bir yokuşu aşarak ulaşırsın. 
Şimdiki apartmana ulaşırken sorguladığın şeyler ise yoktur.
                                                                   to be continued.

önemli not: Az önce Rektörlükten aradılar. Rektör yardımcısı beni görmek istiyormuş. Büyük ihtimal gündem de Gulbenkian komisyonu ya da Slavoj Žižek ile Lady'm gaga arasında ki ilişki değil, benim sakallarım ve gömleklerim var. hadi.

12 Temmuz 2011 Salı

Metin Analizi Volume I






































Bu bir metin analizidir. Analiz edilen metinler; masterpiece'lerden, gündelik, haftalık, aylık ve mevsimlik diyaloglardan, gizli gündemlerden ve iyi şiirlerden itina ile seçilmiştir.

Metin 1 (Bir): Bazı şeyler değişir, bazı şeyler asla değişmez.

Analiz: Yazar bu diyalog ile şunu anlatmak istemiştir; dünyada bazı şeyler değişir örneğin,su buz olur, yanan şey kül olur, aşk nefrete, tırtıl kelebeğe, insan böceğe vb. dönüşür. Dünyada bazı şeyler ise asla değişmez, örneğin, bazı sular buz olmaz hep su kalır, bazı şeyler yanmaz hep kendi kalır, bazı aşklar nefrete dönüşmeden hep aşk olarak kalır, bazı tırtıllar kelebek olamadan tırt kalır ve bazı insanlar böcek olmadan kalakalır. Birinci metin analizimiz burada bitmiştir.

Metin 2 (iki): the child is grown the dream is gone.

Analiz: Yazar bu şarkı sözü ile; bir çocuk olduğunu, çocuğun büyüdüğünü, bir rüya görüldüğünü ve rüyanın bittiğini anlatmaya çalışmıştır. Daha analitik olmamız gerekirse, biz büyüdük ve dünya kirlendi, yani çocukluğumuzun düşlerine eşlik eden yaşanabilir dünya, bizim düşlerimizin pornografik içeriğiyle birlikte yaşanamaz bir yer haline geldi. Oysa burada yazarın yanılgısı öncüllerin sıralanışı ile ilgilidir. Dolayısıyla burada şarkı sözüne konu olan çocuğun gördüğü incik, boncuk, kedi, köpek ya da örümcek adam temalı rüyaların yerini, sibel can, sasha grey ya da kahtalı mıçe temalı bazen soft bazen hard pornografik rüyalara bırakması çocuğun büyümesini tetikleyen bir olgu olarak karşımıza çıkar. Öyle ise şarkı sözünü şu biçimde değiştirebiliriz, rüyalar değişti, çocuk bir acayip oldu. Böylelikle ikinci metin analiz ve düzeltme işlemimizi de sonuçlandırmış olduk.

Metin 3 (üç): 
Diyalog ile ilgili kısa ve gerekli bilgiler: 
Bu diyalog, gerçek ama mekan ve zamandan münezzehtir. Analiz edilecek diyaloğun sıradan kişileri; coolkız, düzadam ve the man who with uniform'dur. Diyaloğun bağlamı,okurların hayalgücüne bırakılmıştır. Olayın geçtiği mekan ve zaman hakkında bilgi verilemiyor oluşunun nedeni, kişilerin gerçek olsa da mekan ve zaman'ın olmayışıdır. Olmayan mekan'ın belleği nasıl kirlettiği sorusu ise hep muamma olarak kalacaktır. Muamma olarak kalacak bir diğer husus ise, düzadam'ın yolculuğunun maksadıdır.

coolkız: Sahile geldik. Oturduk. Ben seni düşündüm, sonra sana gelmek istedim. Kalktım. Gitme dedi. Ellerimi tuttu. Gitme dedi. Ben seni düşündüm, benim için geldiğini, beni özlediğini, beni görmek için burada olduğunu. Bana gitme dedi. Ayaklarımı tuttu. Gitme dedi. Sonra ben seni düşündüm. Gitme dedi. Ayaklarımı tuttu. Ellerimi tuttu. Gitme dedi. Seni seveceğim dedi. Hep yanında kalacağım dedi. Gitme dedi, ellerimi ve ayaklarımı tutarken. Gözlerime bakarak gitme dedi. Ellerimi ve ayaklarımı tutarken gözlerime baktı, seni seveceğim, gitme dedi. Ben seni düşündüm, beni beklediğini düşündüm. Sonra ben geldikten sonra sana, senin gideceğini düşündüm. Sonra gitmedim, yani sana gelmedim. Gelmedim çünkü sen, ben gelsem de gidecektin. Sonra ayaklarımı tuttu, gitme dedi. Gitmedim. Gitmedim, yani sana gelmedim, çünkü beni hasta ediyorsun. Çünkü benim ayaklarımdan tutmuyorsun. Bana gitme demiyorsun geldiğimde. Gözlerime bakarken beni sevdiğini söylüyorsun ama ayaklarımdan tutmuyorsun. Beni ayaklarımdan tutmadığın sürece seni istemiyorum.Gelme.

düzadam: Keşke seni dinlerken denize bakmasaydım da belleğim kirlenmeseydi.

the man who with uniform: uygunsuz olmayın!

düzadam (coolkız'a bakarak): Kimseyle münakaşa etmek istemiyorum. Meskun mahallerde sevişmek kadar ağlaşmak ta yasak.

düzadam giderayak the man who with uniform' a döndü ve dedi ki, -sevişmedik, sadece ağlaştık.

Analiz 3(üç): Bu diyalog şimdilik analiz edilememektedir. Bu diyaloğun analiz edilememesinin nedeni zaman ve mekan'a dair bilginin olmayışı ile ilgili olabileceği gibi, olmayadabilir. Yanısıra diyalog esnasında geçen "belleğin kirlenmesi" durumu analizi güçleştiren bir ifadedir. Analizi zorlaştıran nedenler arasında coolkız'ın ifadelerinin kısa, net, çok açık ve sözcüklerine gözyaşı bulaşmış olması sayılamaz. Bu nedenle analiz noktasında tıkanmamızın coolkız ya da rolü gereği the man who with uniform ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu diyaloğu yazılı olarak analiz edemeyişimizin nedeni düşünsel analiz sürecinin henüz bitmeyişi de olabilir. 

beni düşük yapan kadınlara sesleniyorum: rahminiz düşsün.


sabırlı olmalıyız canlarım sabırlı olmalıyız hayalarımız buruluyor olsa da kursağımız nasır tutsa da erken ya da geç boşalsak ta beklediğimiz terfi ve zammı alamasak ta kadın analarımız ağustosun 48 derecesinde biz kanepede kestirirken koltuğumuzun altına evdeki en kıllı battaniyeyi sürtmek yoluyla kıvılcım çıkarsa da geleceğim diyenler gelmese de bizi doğurmaya söz verip sonra bizi düşük yapsalar da vulvası tam takır kadınlar sabırlı olmalıyız sabırlı olmalıyız çemçükağızlılarım sasha grey bir daha film yapmayacak olsa da brazzers şifrelerini bulmak eskiye nazaran daha zor olsa da ve bazen yılıyorsak hayata karşı ısrarla ve sebatla ve inatla sabırlı olmalıyız hiç olmadığımız kadar şimdi birkaç sinkaflı cümle kurup gidip sabırlı olmalıyım çok kıymetli taşbebeklerim apartmanımın tüm erkekleri cicişlerinizden öpüyorum hadi gidin sabırlı olun

karamazov kardeşler pide salonu




sevgili apartmanımlar sakinlerim bugünü tümel yargılara varma günü ilan ediyorum evet ediyorum genellemelere boğmak istiyorum benim dışımdaki herşeyi hayatı genellerken kum pistte yarışa tutuşmuş atların üzerinden çıkan buharlardan çıksın istiyorum uzaktan bakıldığında aygır gibi görünen bedenimden evet bedenimden bence her erkek buharlı bir aygırdır böylelikle ilk tümel yargımıza ulaşmış bulunuyoruz sevgililerim canlarım dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf bir aygıra benziyor diye binmek istedim adam irkildi sonra da dört nal uzaklaştı benden üzüldüm beni beğenmediğini zannedip kendimi kahrettim ama 5 dakika sonra toparlandım bu kez sesleriyle uyanmaya alışık olmadığım martılara sapanla taş atmayı arzu ettim sonra sapanımın olmadığını farkedip bir tekel bayiine girdim içeride gözlerim tekelci ahmet abiyi aradı ahmet abi o gün izinliymiş ben de not bırakıp çıktım 5 dakika geçti ya da geçmedi ki aklıma hilal cebeci geldi pampişlerim vurgu yapacak başka bir şeyi olmadığında kadınların memelerine ya da kukularına dört elle sarıldıkları tümel yargısına ulaştım böylelikle ikinci tümel yargımıza da ulaşmış bulunmaktayız sakin sakin apartmanda yaşayan aşkitolarım bu yargı beni çok yordu terledim sonra duşa girdim suyun altında tripten tribe girip filmlerdeki gibi duşun altında düşünen adamlara benzetmeye çalıştım kendimi ama olmadı mal mal çimdim çıktım düşünürken de aklıma bi bok gelmedi aç olduğumdan başka sonra bağımsız avrupa sinemasına bayıldığım için kendimle gurur duydum duş sonrası kulaklarımın içini duştan önce çıkardığım tişörtümü işaret parmağıma geçirip temizlerken bu gurur duyuş ruhumu okşadı bu okşayış güzel bir hareketlenmeye neden oldu naif bedenimde bedenim komple erekte oldu zihnimden kaynaklı bir ejekülasyon durumunu engelleyemedim hemen abdest alıp istiğfar ettim günaydın panpalarım hadi gidin ve genelleyin herşeyi

kilot mu külot mu

kimin ışığından kendi özben'ime giden bu uzun yolda isa kim don kişot kime neyi gönderir göndermede bulunmaktan hiç hoşlanmıyorum ama bunun adı bilinç akışı akıyor yani bilinç su olmuş akıyor bu betimlemeyi yapmazsam bilincin ne gibi aktığı muamma olarak kalabilirdi aynı zamanda şundan da çok rahatsızım mutfak dolaplarında içine ne koyacağımıza karar verilmiş ve üzerine tarçın şeker biber yazan kavanozların piyasada zaman aşırı bir rağbet görmesinden bu kadar müdahalecilik fazla yuh ebenin amı modernizm evet nerede kalmıştık kendimde türk aydınının teslimiyetçi tavrını görüyorum bazen sonra üzülüyorum neye üzüldüğümü de tam bilmiyorum üzülmeden önce gülesim geliyor ben aydın mıyım diye sonra önkabulediyorum aydınlığımı ama teslimiyetçi oluşum çok ayıp gördüğümüz gibi bilinç akıyor su gibi bazen de küçük ya da büyük burjuva yaşam  biçimini itin götüne sokup küçük ya da büyük işçiler gibi yaşamaya çalışıp bunu başaramamaya da gülmek istiyorum ama gülerken düşünmek te istiyorum bat dünya bat piyango bileti sat dediğimde herkes ne dediğimi anlıyor mu merak ediyorum çanakkaleli melahat var birde yollu hayata karşı fahiş tavrının isminden mülhem olduğunu bana düşündürüyor bu kadın ama yine de var sosyolojik apartman mı apartman sosyolojisi mi tam çeviremedim oysa teslimiyetçi tavrımdan kaynaklı tatlısu frenki oluşum bu işi benim için kolaylaştırmalıydı sahi kilot mu külot mu bana kilot erkeği külot kadını anımsatıyor ama bir de şurdan bak kilotoris külotoris hadi hoşgeldik